7 Mayıs 2012 Pazartesi

Mutlu bir mutluluk

Ta ne zamanlar yazmistim. Ingilizce edebiyat dersinde acinin iyi bir edebi malzeme oldugundan, mutlulugun ilham verici olmadigindan bahsetmistik. Mutluluk bir sondu, uzerine soz soylenmezdi. Yazmak isteyenlerin oyle ya da boyle bir celiskileri vardi. Ben de asagi yukari o gun bilincaltimi bu kaniya teslim etmistim. Iyi yazip yazamadigim (hele bu platformda) tartisma konusu olmanin dahi otesindedir amma velakin eger olcu icime sinmesi ve icimdekileri aktarabilmesiyse, en hosuma giden yazilarim kafama cok da yatmayan konulardaki metaforik gezintilerim olmustur. Ne kadar kafami kurcaliyorsa o kadar yazabilirim diye dusunurum. Yazmak o kadar islevsel olur. 

Ve yine bir celiski odur ki, yazanlar mutluluklarindan yazmasalar da mutlulugu aradiklarindan yazarlar. Bir bara gidip dans etmenin, soyle guzel cilekli cikolatali bir pasta yemenin veremedigi bir mutluluk: ic huzuru. Akliniza yasli teyzeler gelmesin hemen, ic huzuru gulme kaslarinizin eksiksiz calisabilmesi, o parlak gulumsemenizin yuzunuze zorlamasiz oturmasidir.

Belki yuzmilyonbin tane makale var mutluluk uzerine. Makale, deneme, oyku, ne ararsaniz. Google bile kendi basina tatmin edici sonuclar veriyor ilk tiklayisinizda. Hepsi de dogru, mantikli gozukuyor okudugunuzda. 

Konu ne zaman bana gelecek diye dusunuyorsunuz degil mi? Cunku kendi benligimi afise etmekten kose bucak kacan ben, bir konu benim hakkimdaysa yazamaz oldum. Hersey herkes hakkinda olabilir gibi genel bir savunma yapabilirim ama baska bir gune saklayacagim bunu, sadece sizin hatriniz icin. Konudan kopmazsak, evet, bu sefer sasirtacagim sizi ve konu her zamanki tarziyla "benim" hakkimda olmayacak. 

Ben mutlulugun aradikca bulunan bir sey olmadigini hatirlatmaya geldim sadece. Arkadasindan kostukca kacan nazli bir sevgili gibi, kendinizi yokladiginiz surece bas agrisindan tumor sahibi oldugunu zanneden pimpiriklere donersiniz (bu noktada bir Allah korusun kaciveriyor agzimdan). 

Mutluluk nedir peki? Biraz da bundan butun karmasa. Mutlulugu toplumun ya da bulundugunuz sosyal cevrenin dikte ettigi gibi yasamadiginizdaki pseudo-mutsuzlulugu fark ettiniz mi hic? Yine de bugun, hayatimda bir donemin daha bitip baska bir donemin basladigi su zamanlarda, telefonda konusurken kahkahalarimi tutamadim. Yanimdakiler ne dusunur diye dusunmeden (ama rahatsiz edici olmayacak bir seste) muzik actim, gobek atmaya basladim durduk yere. Icimden geldi ve kafamda baska hicbir ses yoktu. Sonra ses tonumun degistigini hissettim. Kelimeler zorlanmadan atlayiveriyorlardi agzimdan disari, ne soyledigimi dusunmuyor, ya da cok hizli dusunuyordum. Espriler yapiyordum, ardi ardina patliyordu espriler. Uzun zamandir gorusmeyen arkadaslarin arasindaki narin soguklugu gormezden geldi espriler, yerlerini buldular ustaca. Bes dakika sonra ne yapmak istedigimi de biliyordum. Cok yorgun oldugum icin biraz uzanmam gerektigini de.

Mutluluk boyle bir kafa netligi iste. Kafanin net olmasi hali. Tum mutluluklarin ozu, hayatin size anlamli gelmesi. Hayatla uyum kurdugunuz hissi. Bu uyumu kimseye kanitlama geregi duymadiginiz, ama zaten yuzunuze bakan herkesin sip diye algiladigi hadise. 

Bu kadarcik mi?
Belki. Belki degil. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder