19 Mayıs 2012 Cumartesi

Oda-2

Sayet bir gun birisi kafayi bozup S.'i gercekten anlamak ruhunu didik didik etmek isterse su odaya benim gozumden bakmayi deneyecek arkadas. bu kadar. hayatin boyunca ayni odada yasayinca boyle oluyor belki de. su ufacik yere nasil da baglaniyormus insan. tabii bunlar hikaye. ben buraya tirnaklarimla kaziyarak geldim derler ya. bu oda da oyle damla damla olustu, her sey bana gecmisle ya da kendimle ilgili bir sey fisildiyor.

Oda

valla ister kafasi karisik deyin ister jetlag senin basina vurmus sabah 5.42sinde kafayi siyirdin. ama su anda koltugumun ustu dolu oldugu icin ayakta da olsa bunu yazma ihtiyacini siddetle hissettigim icin duygularimdan eminim.

benim odam dunyanin en guzel yeri. su 30 metrekare gibi hesap ettigim cografi bolge beni o kadar mutlu ediyor ki su anda. evet, sabahin 5.54u oldu.

10.siniftaki cografya notlarimi bile buldum. okumak istedigim icin odamdan cikartamadigim kitaplari buldum, yamuk yumuk sikismislar dolapta. universiteye hazirlik icin yaptigim tonla calisma. resmen tonla. yine universiteye hazirlik icin yiginla kitap ve dergi (hani dersle alakali olmayan kisimlari icin).

ben neye cok uzuluyorum biliyor musunuz? soyle her gun insan gormese sikilan biri degilimdir, kendime yeterim. bunun en onemli sebebi de (bence) kafamda yapacak cok sey olmasidir. ama ben plan yapip yapip %99unu gerceklestiremiyorum ya, iste ona yaniyorum. su kitaplara bak mesela. yazik.

zamansizliktan mi, yersizlikten mi. yok, kafasizliktan. kafami kontrol edip sinirlandiramamaktan. benim kafam ucar gider, ondan. Yok, dahasi da var. abuk subuk seylerle zaman kaybetmekten. Ah, hayatimi harciyorum a dostlar. Sabah 5.59 itibariyle buna bir DUR diyecegim! Kendine gel S.

10 yil onceki halimin gurur duyacagi bir insan olmak istiyorum.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Ozet (1)




7/24 yoldasim laptop
Yapmam gerekenlerin yazili oldugu post-it'ler
Stresten yedigim yemekler, stresten yememek icin art arda cignedigim sakizlar
Biten 0.7 uclar

Ve tabii, (aklimda) Istanbul.

Bu seneyi cok ozleyecegim. Davulun sesi uzaktan hos gelir derler, ben simdiden ozledim.


Mutlu bir mutluluk

Ta ne zamanlar yazmistim. Ingilizce edebiyat dersinde acinin iyi bir edebi malzeme oldugundan, mutlulugun ilham verici olmadigindan bahsetmistik. Mutluluk bir sondu, uzerine soz soylenmezdi. Yazmak isteyenlerin oyle ya da boyle bir celiskileri vardi. Ben de asagi yukari o gun bilincaltimi bu kaniya teslim etmistim. Iyi yazip yazamadigim (hele bu platformda) tartisma konusu olmanin dahi otesindedir amma velakin eger olcu icime sinmesi ve icimdekileri aktarabilmesiyse, en hosuma giden yazilarim kafama cok da yatmayan konulardaki metaforik gezintilerim olmustur. Ne kadar kafami kurcaliyorsa o kadar yazabilirim diye dusunurum. Yazmak o kadar islevsel olur. 

Ve yine bir celiski odur ki, yazanlar mutluluklarindan yazmasalar da mutlulugu aradiklarindan yazarlar. Bir bara gidip dans etmenin, soyle guzel cilekli cikolatali bir pasta yemenin veremedigi bir mutluluk: ic huzuru. Akliniza yasli teyzeler gelmesin hemen, ic huzuru gulme kaslarinizin eksiksiz calisabilmesi, o parlak gulumsemenizin yuzunuze zorlamasiz oturmasidir.

Belki yuzmilyonbin tane makale var mutluluk uzerine. Makale, deneme, oyku, ne ararsaniz. Google bile kendi basina tatmin edici sonuclar veriyor ilk tiklayisinizda. Hepsi de dogru, mantikli gozukuyor okudugunuzda. 

Konu ne zaman bana gelecek diye dusunuyorsunuz degil mi? Cunku kendi benligimi afise etmekten kose bucak kacan ben, bir konu benim hakkimdaysa yazamaz oldum. Hersey herkes hakkinda olabilir gibi genel bir savunma yapabilirim ama baska bir gune saklayacagim bunu, sadece sizin hatriniz icin. Konudan kopmazsak, evet, bu sefer sasirtacagim sizi ve konu her zamanki tarziyla "benim" hakkimda olmayacak. 

Ben mutlulugun aradikca bulunan bir sey olmadigini hatirlatmaya geldim sadece. Arkadasindan kostukca kacan nazli bir sevgili gibi, kendinizi yokladiginiz surece bas agrisindan tumor sahibi oldugunu zanneden pimpiriklere donersiniz (bu noktada bir Allah korusun kaciveriyor agzimdan). 

Mutluluk nedir peki? Biraz da bundan butun karmasa. Mutlulugu toplumun ya da bulundugunuz sosyal cevrenin dikte ettigi gibi yasamadiginizdaki pseudo-mutsuzlulugu fark ettiniz mi hic? Yine de bugun, hayatimda bir donemin daha bitip baska bir donemin basladigi su zamanlarda, telefonda konusurken kahkahalarimi tutamadim. Yanimdakiler ne dusunur diye dusunmeden (ama rahatsiz edici olmayacak bir seste) muzik actim, gobek atmaya basladim durduk yere. Icimden geldi ve kafamda baska hicbir ses yoktu. Sonra ses tonumun degistigini hissettim. Kelimeler zorlanmadan atlayiveriyorlardi agzimdan disari, ne soyledigimi dusunmuyor, ya da cok hizli dusunuyordum. Espriler yapiyordum, ardi ardina patliyordu espriler. Uzun zamandir gorusmeyen arkadaslarin arasindaki narin soguklugu gormezden geldi espriler, yerlerini buldular ustaca. Bes dakika sonra ne yapmak istedigimi de biliyordum. Cok yorgun oldugum icin biraz uzanmam gerektigini de.

Mutluluk boyle bir kafa netligi iste. Kafanin net olmasi hali. Tum mutluluklarin ozu, hayatin size anlamli gelmesi. Hayatla uyum kurdugunuz hissi. Bu uyumu kimseye kanitlama geregi duymadiginiz, ama zaten yuzunuze bakan herkesin sip diye algiladigi hadise. 

Bu kadarcik mi?
Belki. Belki degil. 

6 Mayıs 2012 Pazar

bir dakika, bir dakika.

Tum asaletiyle 'cok da umrumdaydi' der gibi

Ben Candan Ercetin'e bagladiysam olayi, evi cok ozlemisim demektir. Evi degil de, geride biraktigim her seyi ozlemisimdir. Ya da ben ozlememisimdir, kedi ozlemistir.

Candan Ercetin'i kibar bir insan ve zevkli bir sanatci olmasindan ote severim. Onun sarkilari benim cocuklugumdur, hayallerimdir, ingilizce bir sarkida asla bulamadigim kimligimdir. Saf saf kendi dunyamda kurduklarimdir.

Cunku ilkokulda, okulum evden 10 dakika uzakta oldugu icin arabayla gidip gelirken, onun kasetlerini eskittik biz yillar boyu. Eve girmezdi o kasetler, arabada dururdu hep. Sarki ezberi sifirin altinda olan ben bile tum sarkilarini bilir, sanki her dedigini deriiin derin anliyormus gibi eslik ederdim. Candan'i sevmek, boylesine sevmek, herkese nasip olmaz.

Pek tabii bu siralar bana bir takinti geldi. Benim sevdiklerimi sevmesin kimse istiyorum. Ama bos bir "kiskanclik" aslinda. Benim sevdiklerimi kimse benim sevdigim gibi sevemez ki. Bana ait bunlar: nasil sevdigim, neyi sevdigim, ve ne kadar sevdigim.

edit: bu da var. sonra S. niye en ufak esintiye bile kapiliyor diyorsunuz. Bunlarla buyudum de ondan.

Nil ve Sertab

boyle seker tadindaki eski sarkilari unutmayalim:



asik oldugum zamanlari hatirlatiyor bana...

...dersem kendimi fazla mi ele vermis olurum? 
tamam, asik oldugum zamanlari degil o zaman, yasemin kokulu balkondan denizi izlemeyi hatirlatiyor.
---


Ne olursa olsun insan kendinden uzaklasamaz zannederdim. Derin dusuncelerinden, kendine has ozelliklerinden, dunyaya bakis acisindan(?). Megersem aklin kendi basina hareket edebiliyor, hic bilmedigin yerlere gidip seni yalniz birakabiliyormus. 


Ama korkmuyorum, endiselenmiyorum. Oldugum kisiden uzakta hissetsem de, hicbir zaman kopmayacagimiza inancim var. Dusuncelerim beni bulacak, aklim bes karis yukaridaki ikametgahindan asagilara tesrif edecek. "Bos" hissetmeyecegim. Hayallerim ve hissettiklerim anlamli olacak yine. Az kaldi. Az kaldi. 


Guzel gunler bizi bekler. Ne demis unlu buyuklerimiz -anneannem-?
Her sey insanlar icindir.


Onun kadar anlarsam bir gun hayati, cok mutlu olacagim. 






3 Mayıs 2012 Perşembe

?!

gecenin 2sinde uykumu kaciracak kadar cok isim oldugu icin, spoiler:

"siyah cipine binecekti. siyah bir cip kucuk bir kiz icin sacma bir hayal gibi gorunebilir, belki bir gelinlik bile daha az gulunc duracaktir, bu yasinda cipi ne yapacaksa. oysa luksunden, markasindan, hele de havasindan degildi bu istek. siyahin bir asaleti vardi, cipte de yasayacakti zaten. arka koltukta ilerde sigamayacak kadar uzayacagini dusunmeden uyuma hayalleri kuruyordu, yastigi da beyaz olacakti. hayatinda sahip olmasi gereken butun seyleri bir cipe sigdirabilecegini dusunuyordu. yillar sonra baktiginda, bir cipin bile fazla oldugunu gorecekti ihtiyaclari icin, ama bu da onun vazgecemedigi rahat tarafiydi. bir kaplan derisindeki cizgileri degistiremezdi. degistirebilir miydi?"


italik yazarak daha -tirnak icinde- anlamli gozukmesini saglamaya calismiyorum, ama italige de zaafim oluyor bazen. size yalan soylecek degilim. 

tweeeet

Twitter acmadigim icin internet tanrilari beni cezalandiracak.

onlardan ozur dilemek icin renkli/renksiz hikayem yakinda geliyor.


-kafa detoksu istiyorum-

1 Mayıs 2012 Salı