30 Nisan 2011 Cumartesi

Evelyn

Çok güzel filmler izliyorum bu ara.

the Shape of Things- Rachel Weisz ve Paul Rudd oynuyor bu filmde. Bazı filmlerin izlenmesi "gerekir" ya? Bu filmi o kategoriye çoğu kişi sokmaz, eminim. Ama ben sokuyorum. Film olarak değişik açı yakalıyor veya bir görsel şenlik sunuyor falan değil, ama konusu...Annenizle/babanızla/böyle konuları kimle en samimi konuşuyorsanız onunla konuşuyormuş tadında.

He is a living example of people's obsession with the surface of things. The shape of things.

Herkesin bu kadar aynı olması beni şaşırtıyor ara sıra. Hani hepimiz temelde aynıyız, hepimiz insanız denir? Bazen bakıyorum, temelde değil, yüzeyde de aynıyız. Her şeyde aynıyız. Bazen.

28 Nisan 2011 Perşembe

Liseli detected

Hataları itiraf edip etmemek konusunda çelişkilerim var. Bu yazımın sonunda "liseli detected" damgasını yapıştıracakmışsınız gibi.

Ama insan itiraf etmeli bazen. Böyle benim yaptığım gibi, elini kolunu amaçsızca sallayarak anlatmalı derdini. İnat ettim, etmemeliydim. Hayatta bir şeyden emin olacağım dediğimde olmamalıydım. Anları parçalara bölüp etrafa saçmamalıydım. Konuşmamalıydım, zorlamamalıydım. Neyi mi? Boşluğu tercih etmeliydim.



Çünkü Pablo Neruda'dan alıntı yaptığımı bilmeyecek, bilsen de anlamayacak, anlasan üstüne alınmayacak, üstüne alınsan bile hiçbir zaman etkilenmeyeceksin işte. Ya da etkileneceksin, birkaç dakika sürecek yine. Daha kötü ya.
"Seni sevdiğimi anlayacaksın, sevmediğim zaman."

11 Nisan 2011 Pazartesi

Algorithm

Çünkü saksafonu çalan üst katımdaki çocuk değil, yan apartmandaki bir müzisyenmiş, haftaiçi benim normalde okulda olduğum saatlerde de güzel güzel çalıyormuş.

Okuduğum kitabın yazarıyla kenarlara yazdığım notlarla tartışabiliyormuşum--

Kararsızlıklar iyi de olabiliyormuş, hiç vermeyeceğimi bildiğim kararları düşünmek de.

Bir de ne zaman sakin, ne zaman kopkop müzikler istediğimi anlasam.

2 Nisan 2011 Cumartesi

Şaşırmazsınız herhalde...

yes.
...deniz hakkında bir fotoğraf projesi yaptığımı duyunca. Zorunlu (!) olarak yüzlerce belki binlerce deniz fotoğrafı çekeceğim bir sürü yerde. Vah vah vah...

Sanırım hocam gösterdiğim hevesten birazcık afalladı. Azıcık.

Halbuki bu işte. Bu. Daha ne isterim?